7 Mart 2010 Pazar

Düşününce gözümün önüne geliveren hep aynı görüntü; duvara 9.2 şiddetinde atılan bir kafa, çarpmanın etkisiyle fışkıran bir kırmızı renk..Kırmızı gücü temsil ediyordu ya -mişli geçmiş zamanda bir rivayete göre;bende sadece öfkeyi, pişmanlığı ve sanırım biraz da acı çekmeyi temsil ediyordu.Acı çekmek, acıma duygusunu taşıyordu peşisıra, içten içe, kendi kendine..Dualar hep mutluluktan yanaydı, mutluluklar maviydi benim için, gökyüzünü mutluluk sayıyordum ama gökyüzü hiç benim olmadı.Görmek mutluluk getirse de çoğu zaman yetmedi,bir yanım hep buruk kaldı..
Bembeyaz bir güneş doğmuş bir yerlerde..Gökyüzünü avuçlarına almak gibi bir şey..Sonsuz mutluluk!!Parmak aralarımdan akıp gitmesin die mutluluklarımı sıkı sıkı tutardım eskiden.Şimdi avuçlarımı açmış bekliyorum..Zaman geçiyor..Büyüyorum..Ellerim büyüyor..Avucumdaki mutluluklar küçücük kalıyor..Kocaman ayalarımda mutluluklarımı küçümsemek büyümekmiş,öğreniyorum..
Krem rengini tercih ediyorum bu ara..Ne beyaz ne mavi ne de kırmızı..Yumuşak, ifadesiz..ve mor yakışıyor krem rengine, biraz feministçe..Kahverengi de güzel gidiyor ama karanlıkta boğuyor.O kadar karanlık ki bu ara içim, dışım, önüm, arkam, sağım, solum..
bir güneş gerek...bize de bekleriz..